Down sendromlu gençler mobil kafelerinde waffle yapıyor, kahve, çay satıyor. Anneleri “Burada meyvesi ve sevgisi bol waffle yapılıyor” diyor.
Şişli Belediyesi ve Alternatif Yaşamı Destekleme Derneği (ADER) işbirliği, Türkiye Finans Bankası ve Kadıköy Rotary Kulübünün sponsorluğunda Türkiye’de bir ilk gerçekleştirildi. 15 Ağustos’ta Mobil Down Cafe Metrocity AVM önünde açıldı. 25 down sendromlu genç kafede çalışıp harçlıklarını çıkaracak.
“Gelip çocuklarımızla sohbet etsinler yeter”
Eğitimlerini İstanbul Zihinsel Engelliler Vakfı (İZEV) iş okullarında tamamladıktan sonra Etiler Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi’nden servis hizmetleri konusunda sertifikalarını almaya hak kazanan 60 down sendromlu gençten eğitimcilerin belirlediği 25 kişi, “çalışabilir” onayının ardından 2011 yılının temmuz ayında Mecidiyeköy’de açılan Down Cafe’de çalışmaya başladı. Orada yemeğin hazırlanmasından kafenin temizlenmesine kadar her şeye aktif olarak katılıp işleyişi öğrendiler. Ancak sayıları çok, mekanın imkanları kısıtlı olunca haftada ancak bir gün çalışabiliyor ve sadece oraya gelen insanlarla etkileşim kurabiliyorlardı. Oysa down sendromlu gençler daha çok çalışmak ve kendilerini daha işe yarar hissetmek istiyorlardı. İşte Metrocity’nin önünde ki Mobil Down Cafe’de bu sebeple açılmış.
Artık gençler haftada iki gün çalışabilecek. Masraflar düştükten sonra kazanılan para da gençlere dağıtılacak. Mobil Down Cafe’de waffle, sıcak ve soğuk içecekler satılıyor. Hafta boyunca açık olan kafe sabah saat 10.00’dan akşam 22.00’ye kadar hizmet veriyor. Kafede çalışan gençlerin anneleri “Amacımız para kazanmak değil. Sadece insanların gelmelerini, waffle yemelerini, çay ve kahve içmelerini, çocuklarımızla sohbet etmelerini istiyoruz. Burada meyvesi de sevgisi de bol waffle yapıyoruz” diyorlar.
“Dur çok yedin sen, yeter!”
Waffle’ı profesyonel pastacı olan Pelin Akın hazırlıyor. Gençler de malzemelerini yerleştiriyor ve müşterilere sunuyor. Pelin Hanım “İşe yaramayı çok seviyorlar. Öğrendikleri şeyi asla unutmuyorlar. Down sendromlu gençlere fırsat verilirse her şeyi yapabildiklerini gördüm” diyor. Gençlerin anneleri ile konuştuğumuzda anneler “Çok sosyalleştiler, kendilerine özgüvenleri geldi. Eskiden insanlarla konuşmaya çekinirlerdi, şimdi rahatlıkla konuşuyorlar. Bu bizim için inanılmaz bir mutluluk” diyerek duygularını anlatıyorlar.
Evde tembel olan çocukların bile kafede yorulmak bilmediklerini söyleyen anneler bu noktalara kolay gelmediklerini, önemli olanın iyi bir eğitim ve onlara karşı sürekli sevgi ve sabır göstermek olduğunu da ekliyor. Down sendromlu gençler aynı zamanda çok net ve dürüstlermiş. Örneğin müşterilere “Dur çok yedin sen. Yeter” deyip önlerinden tabaklarını alabiliyorlarmış. Ama müşteriler de zaten bu samimi ve içten ortamı seviyorlarmış.
Anneler Mobil Down Cafe’nin üç ay Metrocity AVM önünde kalıp sonrasında üniversite kampüslerine de gitmeye başlayacağını söylüyor ve “Amaçlarımızdan biri de toplumu bizim çocuklara alıştırmak. Bizim çocuklar topluma alışkın ama toplum onlara değil” diye de ekliyor.
“Bazıları tip tip bakıyor, neden?”
Mobil Down Cafe’de her biri birbirinden cana yakın üç gençle tanıştım; Reyzi Algazi, Sezil Singen ve Ozan Gürman. Reyzi 28 yaşında. En büyük hayalinin evlenmek olduğunu söylüyor. “Waffle yapıyoruz, servis ediyoruz.
Su, soda, çay ve kahve de satıyoruz. Ama bazı insanlar tip tip bakıyorlar. Neden?” diye soruyor Reyzi. Ardından “Bazıları da bizimle resim çektiriyor ama bahşiş kutusuna para atmadan gidiyor. Bu iş böyle olmaz ki…” diyerek gülümsüyor.
En büyük hayali MFÖ ile şarkı söylemek
Sezil 31 yaşında. En çok su sattığını, waffle’ların çikolatalarını sürdüğünü ve muzlu-çikolatalı waffle’ı çok sevdiğini söylüyor. Annesi Milli Piyango bileti alınca, “Milli piyango ikramiyesi çıkınca cadde üzerinden daha büyük bir kafe alalım” diyormuş.
Ozan ise 29 yaşında. “Burada waffle yaparken şarkı da söylüyorum” diyerek başlıyor sohbete. Ardından sıkı bir MFÖ hayranı olduğunu, MFÖ’nün tüm şarkılarını bildiğini, hiçbir konserini kaçırmadığını anlatıyor.
En büyük hayallerinden biri MFÖ ile birlikte şarkı söylemekmiş, Mitolojiye, tarihe ve tiyatroya olan ilgisinin sonucu olarak da Truva oyununu tek kişilik gösteri şeklinde oynamış Ozan. “Hocam ‘Sen bunu yapabilirsin, ben sana güveniyorum’ dedi.
Ben de yaptım” diyor.
Belki de tek ihtiyaçları olan onlara daha fazla güvenmemiz ve şans vermemiz.